Fukuşima’da radyoaktif atık su tahliyesi 30 yılı aşabilir
Japonya’da 31 Mart 2024 itibarıyla sona erecek 2023 mali yılını kapsayan ilk 4 evre atık tahliyesi doğrultusunda nükleer santralden toplam 31 bin 200 ton atık su boşaltılmış olacak. Bu süreçte, okyanusa tahliye edilen atık suyun durumu, tanklardaki doluluk, kimyevi materyallerin ayrıştırılması süreci, çevresel riskler ile tarafsız denetlemelerin gidişatı merak ediliyor.
ALPS filtreleme
Tokyo Electric Power (TEPCO) işletimindeki Fukuşima Dai-içi Nükleer Santralinde 1, 2 ve 3 numaralı reaktörler, Mart 2011’de tsunamide hasar gördü. Soğutma işlevini yitiren reaktörlerde, çekirdek erimeleri meydana geldi. Eriyik nükleer yakıt, enkaz halinde tesis içerisinde kaldı.
Yakıt enkazını soğutmak üzere su kullanılıyor ve kullanılan su kirleniyor. Kirlenen su, yüksek konsantrasyonda radyoaktif madde içeriyor. Reaktör binalarına yer altı ve yağmur suları da akıyor. Bu sular, birbirine karışarak günde yaklaşık 100 ton kirli suyun oluşmasına yol açıyor. TEPCO, radyoaktif madde miktarını, ulusal standardın altına indirmek amacıyla Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemi (ALPS) olarak tanınan filtrelemeyi kullanıyor.
Ocak 2024 itibarıyla 1,37 milyon metreküp kirli su
ALPS filtrelemesi vasıtasıyla işlem gören bu suya “işlenmiş su” adı veriliyor. Bu sudaki 60’ı aşkın radyoaktif madde ayrışabilirken,“trityum” ise ayrışmıyor ve işlenmiş suda kalıyor. Mevcut teknoloji ile ayrıştırılamayan trityum içeren işlem görmüş su, santral yerleşkesindeki tanklarda depolanıyor.
Trityum ve insan ilişkisi
“Hidrojenin akrabası” şeklinde bilinen ve teknik olarak “Hidrojen-3” olan trityum izotopu, normal su molekülünden iki fazla nötrona sahip. Trityum, hidrojenle benzer kimyevi özelliklere sahip olduğundan oksijenle bağ kurabiliyor ve su olarak bulunuyor.
İçme suyu ve insan vücudu dahil doğal ortamlarda bulunabilen trityumun, yaydığı “beta radyasyonu” ince ve zayıf bir kağıt parçasıyla engellenebiliyor. Günlük yaşamda su tüketimiyle trityum vücuda geçerken, insan metabolizması, dışkı yoluyla bu materyali atarak, vücutta birikme ve yoğunlaşmasını önlüyor.
40’ta 1’in altına düşürüliyor
İşlenmiş suyu büyük miktarda deniz suyuyla seyrelten TEPCO, trityum konsantrasyonunu ulusal standardın 40’ta 1’inin altına düşürüyor. Radyoaktiviteye sahip maddeler içeren suların doğal ortama tahliyesiyle ilgili Japonya hükümetinin nükleer düzenlemelerine uyum sağlanıyor. Ulusal standart, litre başına 60 bin bekerel seviyesinde. TEPCO, seyreltmeyle oranı litre başına 1500 bekerelin altına düşürebildiğini bildiriyor. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) belirlediği kılavuz doğrultusunda, içme suyu kalitesi için trityumun 10 bin bekerel seviyesinin altında olması gerekiyor.
Düşük miktarda suda yüksek yoğunlukta trityum bulunması halinde trityumu sudan ayrıştırabilen teknolojiler mevcut ancak Fukuşima’daki santralde depolanan yüksek miktarda su, düşük trityum yoğunluğuna sahip olduğu için bu teknolojiler uygulanamıyor.
Deniz seviyesinin 12 metre altında
ALPS filtrelemesiyle ayrışmayan ve bilimsel olarak “trityum bulanıklı” olarak tanımlanan işlenmiş su, seyreltme sonucu tahliyeye hazır hale getiriliyor. Tahliyenin yapıldığı bölge, nükleer santral sahasının yaklaşık bir kilometre açıklarında bulunuyor. Tanklardaki su, denizin altına inşa edilen tünel vasıtasıyla boşaltılıyor.
Böylelikle atık su, sahil hattındaki deniz suyu sirkülasyonuna değil denizcilik faaliyetlerinin rutin yapıldığı kıyı bölgelerden uzaktaki okyanus sularına karışabiliyor.
Üç boşaltımda anormallik olmadı
Nisan 2021’de Japonya hükümeti, arıtılmış suyu okyanusa boşaltma planını resmen duyurmuştu. Atık su boşaltımı Ağustos 2024 itibarıyla resmen başladı.
Şubat sonunda ise dördüncü evreye geçildi. Buna göre, 17 gün boyunca 7 bin 800 tonluk atık su, deniz seviyesinin altına inşa edilen tünel vasıtasıyla kıyıdan 1 kilometre açığa, Pasifik Okyanusu sularına salıveriliyor. 31 Mart 2024 itibarıyla sona erecek 2023 mali yılı kapsayan 4 evre atık su boşaltımı doğrultusunda nükleer santralden toplamda 31 bin 200 ton atık su boşaltılmış olacak.
TEPCO açıklamasına göre, önceki üç boşaltımda, kıyı bölgesini kapsayan sularda anormal trityum seviyeleri saptanmadı. Ocak 2024 itibarıyla yerleşkede halen 1,37 milyon metreküp kirli su bulunuyor.
Şubatta sızıntı yaşandı
Santralde biriken kirli sudan radyoaktif maddeleri arındıran sistemin bulunduğu binanın havalandırmasında şubat ayı başında sızıntı saptanmıştı. Radyoaktif madde içeren yaklaşık 5,5 ton kirli suyun, havalandırma çıkışı etrafına sızdığı tespit edilmişti. Sisteme kirli su akışının durdurulmasıyla, sızıntının kesildiği bildirilmişti.
TEPCO yetkilileri, suyun “sezyum ve stronsiyum dahil 22 milyar bekerel radyoaktif madde içerebileceği” tahmininde bulunmuştu. Radyoaktif madde içeren suyun büyük bir kısmı toprağa sızarken, yakın bölgede bulunan drenaj kanallarındaki incelemelerde önemli düzeyde anormallik saptanmamıştı.
Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulan Nükleer Düzenleme Kurulu UAEA, 2023’te yayımladığı nihai raporunda, işletici TEPCO ve Japonya hükümetinin, atık suyun tahliyesi planının, nükleer güvenlik standartlarıyla uyumlu olduğu bildirdi. Raporda, “ALPS ile seyreltilen suyun tahliyesinde her yıl salınacak toplam trityum miktarının, doğal süreçlerle her yıl atmosferde üretilen radyonüklit miktarının çok altında olacağı unutulmamalı” denildi.
Santralin devreden çıkarılması “hayati”
Tahliyenin dördüncü evresi dahil yaklaşık 31 bin ton atık suyun henüz az sayıda tanka eş değer olduğu göz önüne alındığında, tahliye sürecinin ilerleyen dönemlerde sıklaştırılacağı kaydediliyor.
Bir yıllık süre zarfında boşaltım evresi sayısı net belirtilmezken, ilk 4 evrenin 7 ay içerisinde gerçekleştiği göz önüne alındığında, atık su tahliyesinin 30 yıl sürebileceği iddia ediliyor. 2023 itibarıyla santraldeki atık su tanklarının yüzde 97 doluluk kapasitesine ulaştığı, boşaltılmadığı takdirde yıllık depolama maliyetinin 900 milyon doları aşacağı bildirilmişti.
TEPCO “karmaşık, çok katmanlı ve büyük ölçekli” şeklinde nitelediği, santralin sökülmesi ve devreden çıkarılmasının 3 faz halinde ve toplamda 40 yıla yakın sürmesini bekliyor. Japonya hükümeti, 2011’de deprem ve tsunami sonrası çekirdek erimesi yaşayan nükleer santralin hizmetten çıkarılması için atık suyun serbest bırakılmasını “hayati” olarak görüyor.